(The Turkish Post) – ASLI GÜNEY
Tüm Türkiye, İstanbul Ümraniye’de genç kadın polis Şeyda Yılmaz’ı, bir başka polisten kaptığı silahla şehit eden Yunus Emre Geçti isimli suç makinesini konuşuyor. Yanlış duymadınız! 19 yaşındaki katilinin emniyette tam 26 suç kaydı bulunuyor. Neler yok ki kayıtlarda. Uyuşturucu ticaretinden uyuşturucu kullanmaya, kasten adam yaralamadan cinsel tacize, yağma ve gasptan hırsızlığa, çocuğa cinsel istismardan mala zarar vermeye kadar pek çok suç var arşivlerde. 26 farklı suç kaydı olan bir failin aramızda pervasızca dolaşmasına mı üzüleceğiz, yoksa buna yol verenlere mi?
Her yıl cezaevlerinin doluluğundan şikayet edip, ‘adi suçlulara af yasaları’yla bunları toplumun arasına salan siyasetin hiç mi suçu yok? Burada tek masum biri varsa, o da şehit polisimiz Şeyda Yılmaz’dan başkası değildi. Bir cani sokakta elini kolunu sallayarak geziyorsa, genç bir polis memuru onun zararlı ya da zararsız olduğunu nasıl anlayabilir? Şimdi kayıtları geri sarma zamanı. Söz konusu caninin yargılandığı mahkeme kayıtları yeniden açılmalı. Hakkında hüküm veren, tahliye kararı verip salan hakim ve savcılar da mercek altına alınmalı. Çünkü artık yargıya olan güven kalmadı. Kim bilir katil Yunus Emre Geçti olayında da bir “Ali Cengiz oyunu” dönmüş olabilir. Benimki sadece bir şüphe!
Gelelim asıl meseleye. Evet gece tüm Türk vatandaşları için zorlu geçti. Polis Şeyda Yılmaz’ın hayata tutunması için herkes var güçleriyle dua ettiler. Ancak Yılmaz yapılan bütün müdahalelere rağmen şehit oldu. Umarım diğer yaralılar en kısa sürede sağlığına kavuşur. Yılmaz’ı şehit eden katil gece yarısı operasyonu ile yakalandı. Ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Dün sabah da yapılan işlemlerin ardından adliyeye sevk edildi. Aslında gözaltı aşamasına kadar her şey normaldi. Ancak emniyet çıkışında, basın eşliğinde caniye çöp poşeti giydirilmesi ve hayvan taşınan bir araçla adliyeye sevk edilmesi hukuki olarak bazı sorunları beraberinde getirecek elbette.
Tabii ki hem gözaltı hem de sonrasındaki süreçlerde hukuk temel olmalı. Burada toplumun gazını alma ve bir caniye gerekli dersi verme gibi bir düşüncenin olduğu aşikar. Ancak hiçbir devlet ve kurumu haklı olduğu bir davada haksız duruma düşemez. Basına yansıyan görüntüler dikkate alındığında, bu olayın uluslararası arenada Türkiye’nin imajına zarar vereceği kesin. Ama dünya bizim umurumuzda değil diyorsanız bilemem. Ancak çok önemsediğinizi biliyorum.
Şimdi gelelim hukuki boyuta. Bir polis, talimatı kim verirse versin kafasına göre boyun eğdirme, ters kelepçe takma, insanları hayvan aracıyla taşıma, yarı çıplak nakil etme ve benzeri gibi işlemler yapamaz. Bir defa adalet dağıtmak polisin görevi değildir. Onun görevi suçların oluşmasına engel olmak ve suçluyu yakalayıp adalete teslim etmektir. Bundan sonrası adli makamların görevleri kapsamındadır. Cezayı da ancak yetkili mahkemeler verir. Gördüğüm kadarıyla bazı milliyetçi polisler bunu devletin gücünü gösterme açısından yaptılar. Bundan kimsenin şüphesi yok. Ancak bir devletin gücünü hissettirmek, belli bir olay karşısında devletin eylem ve işlemlerini tesis edenlerin ve toplumun o konudaki duyguları ne olursa olsun, daima her an hukukun üstünlüğüne saygıyı öncelikli görmekle, hukuku yüceltmekle olur. Şüpheliye çöp torbası giydirmekle olmaz. Devlet ancak hukukla yücelir ve büyür. Büyük devletlerin güçleri, memurlarının hukuka saygılarıyla ortaya çıkar. Burada bir suçluya çöp torbası giydirilerek, basına servis edilmesi tam anlamıyla bir garabettir. Her ne kadar bazı genç polisler buna müsamaha göstermiş olsalar da, emniyet müdürlerinin, ve bakanların buna sessiz kalması da asla kabul edilemez.
Tekraren ifade edeyim. Polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit olması hepimizi derinden etkiledi. Özellikle de silah arkadaşlarının acılarının ne kadar büyük olduğunu anlıyorum. Ancak onların yapması gereken suçluyu adalet önünde en fazla ceza almalarını sağlayacak delilleri yargı mecrasının önüne getirmektir. Bu açıdan hangi suçu işlerse işlesin, bir devlet hiç kimseye işkence mahiyetindeki bu muameleyi yapamaz. Yapmamalı da. Kabile devletlerinde bile polis böyle bir muamele yapmaz. Polislerin bu tür keyfiliklerinin önüne bakanlık bir an önce geçmeli. Aksi durumda bu tür vakalar artarak devam eder. Çöp poşeti ile başlayan bir vaka, arabanın arkasında sürüklemeyle devam eder. Bunlara her gün yenileri de eklenir ne yazık ki.
27 yaşındaki genç bir kızımızın hayattan kopuşu sonrasında, umarım adi suçlulara af düzenlemelerini hazırlayıp Meclis’e getirenler ve hiç düşünmeden el kaldıran milletvekilleri de yeniden düşünme fırsatı bulur. Çünkü büyük olasılıkla af düzenlemeleri olmasaydı bu katil, elini kolunu sallayarak aramızda gezmeyecek, Şeyda Yılmaz da hayallerinden ve sevdiklerinden kopmayacaktı.