(The Turkish Post) – ALİ YAZAR
Yıllar sonra Ankara’dayım. Bir dost ile Ulus’ta buluştuk. Değişimleri, dönüşümleri görecek, tarihi ve turistik yerleri gezeceğiz. Ancak daha ilk noktada bir şok yaşadık. O ne?! Ulus heykel karşısındaki 100. Yıl Çarşısı ortada yok! Yerinde yeller esiyor. Evet gerçek manada da yeller esiyor, zira yeşil alan olmuş. Bence güzel de olmuş…
100. YIL ÇARŞISI
Çarşının yıkımından haberim olmamıştı, internette araştırınca serencamını öğrenmiş oldum. Ulus’ta ilk meclis binasının karşı tarafında, başkentin ilk oteli Ankara Palas’ın üst yanındaki 100. Yıl Çarşısı, 1981 yılında Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılını belirtmek için bu adı almıştı.
2000’li yıllarda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gündeme getirdiği, Ulus Meydanı ve çevresinde yapılacak düzenleme ve yenileme çalışmalarında 100. Yıl Çarşısı’nın da yıkılması öngörülmüş. Çarşının yıkımı, 2018 yılında yeniden gündeme gelmiş. 2020 yılında yeni başkan Mansur Yavaş’ın işbaşında olduğu Haziran ayında yıkım ihalesi duyurulmuş, ancak yıkım mahkeme kararı ile durdurulmuş.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, çarşının yıkılıp yıkılmaması konusunda Başkent Mobil uygulaması aracılığıyla anket düzenlemiş. 28 bin 765 kişi oy kullanırken katılımcıların yüzde 69’u ‘Ulus’a kentsel bir meydan yapılmasını tercih ediyorum’ şıkkını tercih etmiş. Neticede halkın isteği doğrultusunda çarşı yıkılarak 20 Mart 2024’te Ulus 100. Yıl Meydanı olarak hizmete girmiş. Meydanın altında ise 214 araç kapasiteli iki katlı otopark yer alıyor.
ULUS-KALE-HAMAMÖNÜ BÖLGESİ TAMAMEN YENİLENİYOR
O günkü törende konuşan Başkan Mansur Yavaş, şu bilgileri vermiş: “Ankara’ya daha fazla turist çekmek için de çalışıyoruz. Ankara Kalesi dış kale sur duvarlarının restorasyonuna ve tescilli Roma yolu düzenlemesine başladık. Ankara Kalesi ve civarına çıkıldığı zaman artık orada restorasyonu yapılmamış hiçbir ev kalmayacak. Roma Tiyatrosu restorasyonu bitirildi. Arkeopark düzenlemesi yapıldı. Artık Ankara’ya gelenler gardan başlamak üzere bir tarafı da Sıhhiye’den başlamak üzere Ulus’a gelecekler. Burada İş Bankası binası da aynı zamanda müze olarak düzenlendi. Roma Hamamları bizdeydi, Kültür Bakanlığı aldı, kendisi restore edecek. Buradan ilerlediğimiz zaman, Bent Deresi’ne kadar restorasyonu yapılmadık, hiçbir yer kalmıyor. Ayrı zamanda Hacı Bayram’da da böyle bir çalışma yapılmıştı. Hacı Bayram ve Kale, aynı zamanda Hıdırlık tepesi tamamen gezi alanı olarak düşünün, turistler için Roma Tiyatrosu, Arkeolojik Park ile beraber aynı zamanda Anafartalar’ın devamında Çıkrıkçılar yokuşuna iki defa ihaleye çıktık giren olmadı. Orayı da ihale ettikten sonra Hamamönü bölgesi ile birleştirince eski tarihi kent merkezi tümüyle ayağa kalkmış olacak.”
ARKEOPARK – ANTİK ROMA TİYATROSU
Atatürk heykelinden yukarıya, Anafartalar Caddesi’ne doğru çıkmaya başladık. Kaleye doğru tırmanırken yeni bir şok ile daha karşılaştım. Ankaralıların ne kadarı haberdar bilemiyorum ama Hisar Caddesi’nin kaleye çıkıştaki sol tarafında devasa bir çalışma var. Antik Roma Tiyatrosu gün yüzüne çıkarılıyor. İleri taraftaki Bentderesi’nin rezillikleri zaten temizlenmişti ancak Roma tiyatrosunun yeni hali görülmeye değer. Henüz tam bitmemiş. Edinilen bilgilere göre Kasım ayında açılışı yapılacak.
2 bin yıllık olduğu tahmin edilen Roma Tiyatrosu’nun aslına uygun restorasyonu, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılıyor. Hazırlanan çevre düzenleme projesi kapsamında, ziyaretçilere yönelik otopark, turist otobüsleri için park ve bekleme cebi, ziyaretçi karşılama merkezi, tuvaletler, bilet gişesi, çocuklar için arkeoloji bilimini tanıtıcı açık oyun alanları, tematik açık hava sergileme alanları ve seyir terasları bulunuyor. Tarihi tiyatro kalıntılarının üst bölümünde 1.500 kişilik açık hava sahnesi de yer alacak.
OSMANLI VE SELÇUKLU KALINTILARI DA BULUNDU
17 bin 500 metrekarelik alanda yürütülen proje, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait izleri bünyesinde barındırıyor. Antik Roma Tiyatrosu’nda çalışmaları tamamladıklarını açıklayan Proje Koordinatörü Bekir Ödemiş, “Arkeopark Projesi’nde sürpriz olarak Osmanlı dönemine ait buluntular çıkmasıyla projede değişikliğe gitmek zorunda kaldık. Tüm projeyi buna göre revize ettik ki doğrusu da oydu zaten. Üzerini kapatıp, yok saymak yerine, ‘Ne bulursak ortaya çıkaralım ve kentimize kazandıralım’ dedik. Bundan dolayı biraz gecikti ama bu yılın sonunda tamamlanıp Türkiye’nin kültür turizminin, Ankara’nın da tarihsel kimliğinin emrine girmiş olacak” diye konuştu.
Ödemiş, “Kazılarda Osmanlı dönemine ait hamam, yol, debbağhane yani deri işleme atölyesi bulundu. Çok sayıda levha ve seramikler bulundu. Onların hepsini temizliyoruz, özenle saklıyoruz” dedi. Arkeopark Projesi tamamlandıktan sonra da bölgede bilimsel kazı çalışmalarının devam edeceğini belirten Ödemiş, “Çünkü burada Osmanlı, Selçuklu, Roma dönemlerine ait çok sayıda eser bulundu. Bilimsel kazı uzun yıllar devam edecek. Gelen misafirlerimiz sadece Arkeopark’ı, 2 bin yıllık Roma Tiyatrosu’nu gezmekle kalmayıp aynı zamanda bilimsel bir kazıya da tanıklık etmiş olacak ki bu çok değerli” diye konuştu.
SAPANLAR, MİSKETLER, FIRILDAKLAR
Bu bilgileri de edindikten sonra kaleye doğru yokuşa devam ettik. Onlarca basamaklı merdivenleri tırmanmayı göze alamadık, sağdan park içinden devam ettik. Az sonra kalenin küçük esnaflarının olduğu alandayız. Bir yorgancının önünde çuvallar içindeki yünler, ilk dikkatimi çeken şeyler oldu. Birçok dükkanın önündeki sapanlar, misketler ve fırıldaklar ise bizi çocukluğumuza götürdü. Bir iş yerindeki, Yeşilçam film sahnelerinden çoğaltılmış siyah beyaz kartpostallar da ilgi çekici geldi. Deniz kenarlarından toplanmış renkli çakıl taşları ve gaz lambaları da herhalde bölgede en fazla satılan turistik eşyalar olsa gerek.
RESTORASYON GÜZEL AMA GELEN GİDEN YOK!
Aşağıya doğru inince Ulucanlar Caddesi’ne gelmiş olduk. Yolun karşısına geçip yine restore edilmiş evlerin arasından devam ettik. Çoğunlukla dernek ve vakıflara tahsis edilmiş iki katlı, cumbalı evler Osmanlı tarzında dönüştürülmüş. Ancak sokaklarda tabir caizse in cin top oynuyor. Böylesi güzel ortamlar neden, nasıl harekete geçirilebilir, ciddi şekilde ele alınmalı.
TACEDDİN DERGAHI
Şimdi de Hacettepe Üniversitesi, Hamamönü tarafına geçiyoruz. Taceddin Dergahı’nda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na ve Taceddin Veli’ye Fatiha okuyup, Akif’in evini ziyaret ediyoruz. Burası da güzel düzenlenmiş. Hoparlörden İstiklal Marşı okunuyor. Balmumu heykeller ile Akif ve ev arkadaşları canlandırılmış.
Mehmet Âkif Ersoy, İstanbul’un işgalinden sonra aldığı davet üzerine millî mücadeleye katılmak üzere Ankara’ya gelmiş. Kendisine büyük hayranlık duyan Taceddin-i Veli Camisi İmamı kendisini karşılamış, şehirde kiralık ev bulmanın çok zor olduğu o dönemde külliyede yer alan bu yapıyı kendisine tahsis etmişti.
Şair, 1. TBMM Burdur Milletvekili olduğu yıllarda günlerini bu mütevazı evde geçirdi. Âkif, İstiklâl Marşı’nı bu evde yazdı. Gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında dergâhın duvarlarına kazdığı anlatılır.
Son olarak bahçedeki D. Mehmet Doğan ve Nuri Pakdil’lerin de mezarlarına Fatiha okuyup geziyi noktalıyoruz.