(The Turkish Post) – TUNA CEVHER
Türkiye bir süredir “operasyon ülkesi”ne dönüştü. Her sabah televizyonlarda, her akşam sosyal medyada yeni bir operasyon haberi. Uyuşturucu, borsa, belediye, mafya, memur, gazeteci… Liste bitmiyor. Bitmeyen bu operasyon fırtınası ise artık ne adaleti sağlıyor ne ekonomiyi ayakta tutuyor ne de toplumun ruhunu koruyabiliyor.
OPERASYON ÜLKESİNE DÖNÜŞTÜK
Gözaltılar, baskınlar, “şafak operasyonu” manşetleri artık sıradanlaştı. İnsanlar bir haber duyduğunda sadece omuz silkiyor. Halk artık şaşırmıyor, tepki vermiyor, sorgulamıyor. Çünkü sürekli kriz, sürekli gerginlik, sürekli operasyon hali insanı da, toplumu da duyarsızlaştırıyor. Adalet sistemine güven azalmış, “kimin başına ne zaman gelecek” kaygısı yayılmış durumda.
EKONOMİ OPERASYONLARLA DÖKÜLÜYOR
Bu belirsizlik ortamı sadece toplumsal psikolojiyi değil, ekonomiyi de kemiriyor. Yatırımcı güveni yerle bir. Her operasyon, her gözaltı dalgası borsada yeni bir sarsıntı yaratıyor. Sermaye korkuyor, yatırım erteleniyor, para güvenli limanlara kaçıyor. Hukukun değil, operasyonların konuşulduğu bir ülkede kim yatırım yapmak istemiyor. Girişimciler risk alıp geleceğe dair planlar yapmıyor. Son aylarda Borsa İstanbul’daki sert dalgalanmalar, yatırımcıların “bir sabah ansızın” operasyon korkusuyla yaşadığını gösteriyor. Manipülasyon bahanesiyle yapılan gözaltılar, spekülatif haberlerle birleşince piyasanın güvenini daha da zedeliyor.
PSİKOLOJİK ÇÖKÜŞ: UMURSAMAZLIK NORMALLEŞTİ
Toplum artık tükenmiş durumda. Ekonomik sıkışmışlık, adalete olan inançsızlık, siyasi gerginlik ve her gün değişen gündem. Bu kombinasyon insanları ruhsal olarak da yıpratıyor. “Yılgınlık” artık toplumsal bir kimliğe dönüştü. Vatandaş, suç haberlerine bile “Ne yapalım, her yer aynı” diyerek tepki veriyor. Bu duyarsızlık, sadece bir ruh hali değil, bir tehlike işareti. Çünkü toplumun adalete ve düzene olan inancı kırıldığını gösteriyor.
OPERASYON MU, GÖSTERİ Mİ?
Yetkililer, bu operasyonların “temizlik” ve “adalet” amacı taşıdığını söylüyor. Ancak toplumun büyük bir kısmı artık buna inanmıyor. Çünkü aynı manzaralar tekrar tekrar yaşanıyor; tutuklananlar serbest kalıyor, dosyalar kapanıyor, ama ekonomi daha da kötüleşiyor. Gerçek soru şu: Bu operasyonlar gerçekten suçla mücadele mi, yoksa halkın dikkatini başka yöne çekmek için sahnelenmiş bir gösteri mi?
BORSA EN BÜYÜK KURBAN
Ekonominin nabzı olan borsa, bu kaotik ortamın ilk kurbanı. Bir gün “spekülasyon operasyonu”, ertesi gün “borsa vurgunu operasyonu”. Yatırımcılar artık haber sitelerine değil, savcılık duyurularına bakarak yatırım yapıyor. Güvenin olmadığı yerde piyasa kalmıyor. Borsa İstanbul’da yaşanan son çalkantılar, sadece finansal değil, siyasal güven krizinin de yansıması.
OPERASYONLARLA YÖNETİLEN BİR ÜLKE
Türkiye’de ekonomi artık üretim, yatırım, inovasyonla değil; operasyonlarla, gözaltılarla ve korkuyla yönetiliyor. Bu tablo ne adaletin işlediğini ne ekonominin büyüdüğünü ne de toplumun huzur bulduğunu gösteriyor. Sürekli kriz modunda yaşayan bir ülke, sonunda ne yaparsa yapsın istikrarsızlık üretir. Bu yaşanan “operasyon rüzgarı” sadece bir hukuk sorunu değil aynı zamanda ekonomik çöküşün, psikolojik tükenişin ve toplumsal sessizliğin de adı.





















