(The Turkish Post) – SAFA KAR
Trabzon – Fenerbahçe maçları her zaman büyük heyecanlara sahne olmuştur. Bu heyecanın altında geçmişte yaşananlar var. Trabzon 1996 yılında kendi evinde Fenerbahçe’ye kaybettiği şampiyonluğun travmasını uzun süre yaşadı. Ardından Fenerbahçe, Kadıköy’de Trabzon engelini geçemedi ve şampiyonluktan oldu. Bu Trabzon’un 96 travmasına eşdeğerdi.
En çok da Fenerbahçe’nin 2011 sezonunda şike iddialarıyla kazandığı şampiyonluk iki takım arasında gerilimlere neden oldu. Hikayesi ve olayları futbolun önüne geçen Trabzon – Fenerbahçe maçları sürgit devam etti. Kulüp yönetimleri her ne kadar ‘beyaz sayfa’ açmak istese de bu kolay olmuyor.
Maçı izlemek için ekranın karşısına oturduğumda 3 puanlık mücadelenin hatta, bir maçtan öte oyun bekledim. Yanılmadım da. 90 dakikaya her şey sığdı. Önce Fenerbahçe sevindi, sonra Trabzon fakat son gülen Sarı Lacivertliler oldu. Geçen yıl olduğu gibi ‘son nefeste’ galibiyet golünü buldu.
Hakem kararları çok tartışıldı. Hakemin çaldığı ve çalmadığı düdükler kenar yönetimini ve taraftarları çileden çıkardı. Kenara çok kart çıktı. Herhalde bir maçta en çok köşe vuruşunun olduğu karşılaşma buydu. Daha ilk yarıda korner atışları 15’i geçti.
Hakem kartlara sık sık başvursa da sahada hakimiyet kuramadı. Her çaldığı düdük itirazla karşılandı. Sonuca etki eden kararları oldu. Trabzon’un korner atışından gelen golünü faul gerekçesiyle iptal etti. Pozisyonun faulle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Geçen yıl İstanbul’da Trabzon’un verilmeyen golüne benzedi. Golün iptali skoru belirlediği için Fenerbahçe’nin galibiyetini ‘hakem kararıyla’ diye yorumlamak yanlış olmaz.
Maçta her şey vardı, heyecan, gerilim, en başta 5 gol izledi taraftar fakat ‘futbol’ yoktu. Daha doğrusu maç 5 gole ve iki takımın adına yakışan oyun kalitesinden yoksundu.
Trabzon ‘ev sahibi’ olmanın avantajı ve arkasına aldığı taraftarının desteğiyle çok hızlı başladı karşılaşmaya. Sağlı sollu ataklarla Fenerbahçe kalesini adeta ablukaya aldı. İstanbul ekibi sahasından çıkmakta zorlandı. Kaleci Livakoviç’in pasla başlattığı bütün topları Borda Mavili oyuncular bastı. Geride Fenerbahçe’ye pas yaptırmadı.
İlk yarım saatlik bölümde Livakoviç’in kalesinde devleşti. Yoksa Trabzon birkaç farkla öne geçebilirdi. Doğrusu bu baskıya gol veya goller yakışırdı. Ozan Tufan’ın bir pozisyonu var ki… Akıl erdirmek mümkün değil. Kaleciyle karşı karşıya kaldı, gol vuruşu yapmak yerine topu kalabalığın bulunduğu tarafa attı. Ortalama bir futbolcu bu pozisyonu rahatlıkla gole çevirebilirdi. Ozan Tufan çok daha yetenekli ve tecrübeli… Pozisyonu harcaması saç baş yoldurdu. Oyunun son bölümünde sahadan çıkarken taraftarın ‘ıslıklarına’ hedef oldu. Köşe vuruşundan Okay Yokuşlu’nun şık golünün geçersiz sayılması oyuncuların moralini bozdu.
Ve Visca’nın kaptırdığı top Fenerbahçe’nin kontra atağına dönüştü, kaleciyle karşı karşıya kalan Fred takımını öne geçirmekte zorlanmadı. Trabzonspor ikinci yarı üst üste kazandığı iki penaltıyla bir anda üstünlük elde etti. Her iki ‘karar’ da hakemin düdüğüyle değil VAR’ın devreye girmesiyle gerçekleşti. Bu bile hakemin kendisine güveni konusunda fikir veriyor. Ev sahibi takımın üstünlük sevinci çok kısa sürdü. Fenerbahçe, karambolden şans golü buldu ve beraberliği yakaladı.
Trabzon’un da galibiyet için pozisyonlar yakaladığı karşılaşmanın son dakikasında Fenerbahçe, 3 puan ve moral getiren golü Amrabat’ın ayağından buldu. Ev sahibi takımın oyuncuları yıkılırken Mourinho bile delice sevince boğuldu. Sarı Lacivertliler Trabzon cehenneminden çıkmasını bildi. Futbolla mı? Hayır… Biraz şansı, biraz da bireysel yetenekleriyle… Trabzon önceki maçlara oranla daha derli toplu mücadele etti. Kolay gol yemesi alışkanlığından kurtulamaması anlaşılabilir gibi değil.
Trabzonspor’da Şenol Güneş etkisi şu ana kadar görülemedi. Oyuna müdahale edebilirdi. Oyuncu değişikliğinde çok geç kaldı. Cihan Çanak gibi genç, topa vurmasını bilen bir oyuncuyu daha erken oyuna almalıydı. Oyunun temposuna ayak uydurmakta zorlanan ve tel tel dökülen oyuncuları zamanında değiştirmeliydi. Trabzon, Fenerbahçe karşısında sadece 3 puan kaybetmedi, çok şey yitirdi, en başta moral ve ruh… Bu düştüğü yerden ayağa kalkma maçı olabilirdi. Küllerinden tekrar dirildiği bir maça dönüştürebilirdi.