(The Turkish Post) – Gün geçmesin ki, Türkiye’de bir polis intihar etmesin. Bunun o kadar fazla sebebi var ki. Çalışma saatlerinden tayin durumuna, iş ortamında yaşadığı mobbingden aile yaşantısına kadar. Hepsi bir araya geldiğinde de polislerimiz çareyi intihar etmekte buluyor. Bu ne ilk ne de son ülkemizde. Ancak temel bir sorun kalıtsallaşmış halde önümüzde duruyor. Yaşanan onca olaya rağmen İçişleri Bakanlığı izlemekle yetiniyor. Ancak atılması gereken de temel bir adım var. İhtiyaç halindeki personeller hemen tedavi kanalına yönlendirilmeli. Bu sayede hem personelinizi hem de ailesini korumuş olursunuz. Benden uyarması.
Daha birkaç gün önce. İzmir’in Konak ilçesinde görev yapan polis Murat Baş, intihar etti. İntiharından önce yaşadığı sorunları WhatsApp uygulaması üzerinden gönderdiği bir mesajda anlatmış. Hak ettiği emekliliğinin durdurulduğunu, ikinci kez şark görevine zorlandığını yazmış mesajında. Devamında şu notları düşmüş şahitlik etmesi için: “Ben hep kurallara uydum ama devleti yönetenler uymadı. Aylardır belki genelge çıkar emekli olurum, şu lanet şarktan kurtulurum diyerekten bekledim son ana kadar. Başımızda hep memurlarına hiçbir zaman faydası olmamış İçişleri Bakanları tarafından yönetildik. Çalışma şartlarının düzensizliğinden, sürekli keyfi ek görevler, çıkışı olmayan mesailer…”
Yukarıda izah ettim. Hep aynı gerekçeler. Ancak bürokrasi neden bunlara çözüm üretmez. Kaldı bu polislerimiz sayesinde, 80 milyon insanımız rahat bir yaşam sürüyor. Gecesini gündüzüne katan bu insanların mağduriyetlerine kulak tıkamak, iyi niyete matuf hareketler değil ne yazık ki.
Diyorum ya, Murat Baş ne ilk intihar oldu, ne de son olacak. Geçen ay Samsunlu Bünyamin İlhan, ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görevli polis memuru Şükrü Alantor da evinde beylik tabancasıyla hayatına son vermişti. Günün sonunda da İzmir Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru S.A.K. da ölüme yürümüştü.
Mesleğini bir kenara bırakın lütfen. Vefat eden kişi, bir baba, eş ve evlat. Bunları düşünmek bile yüreğime bir hançer gibi saplanıyor. Arkalarından kahramanlıklarını anlatıp, “ruhu şad olsun” demek kolay. Ancak asli olan ölmesi değil, yaşamasıdır. İnsanı yaşatmak bizim asli görevimiz. Bu memurlarımızın boynu bükük evlatlarına ne diyeceğiz o zaman? Babanın ölümüne biz mi sebep olduk diyeceğiz? Ne olur düşünün. Ve bu insanları yaşatmak için psikolojik desteklerinizi artırın yeter…
MOBBİNGLERİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Gönül istiyor ki, bu vakaların hiçbirisi yaşanmasın. Güvenlik görevlileri hayatlarına mutlu mesut devam etsin. Ancak polislerin yaşadıkları fiziksel ortamlar, çalışma koşulları ve mobbinglere bir çözüm bulunamadığı müddetçe bunlar devam edecektir. Malumunuz geçtiğimiz aylarda da, Adıyaman’da bir polis memuru cinnet geçirerek iki amirini öldürmüştü. Bu tür vakaların temeline inilmediği müddetçe palyatif çözümler asla sorunları çözmez. Burada hem iktidarın hem de muhalefetin taşın altına ellerine koymaları gerekiyor. Aksi durumda masum çocuklar babasız hayatlarına devam etmek zorunda kalacak.
Yıllarca mesleğim gereği polis memurlarının dertlerini dinlemek zorunda kaldım. İnanır mısınız, mesleğini icra eden memurların büyük çoğunluğu hayatlarından memnun değil. Kimi fazla çalışma saatinden rahatsız, kimi sürekli bir yerlere tayinden şikayet ediyor. Dinlediklerimin çoğunluğu da yöneticilerinin mobbinginden ve baskısından şikayet ediyor. Hatta bazı idari görevlilerinin topluluk arasında ağza alınmayacak sözleri pervasızca kullanmasından dolayı bunalıma giren memurlara şahit oldum. Hatta birisi, “Onu oracıkta indirmeliydim. Ama çocuklarımı düşündüğüm için sineme çektim” itirafında bulunuyor. Aslında İçişleri Bakanlığı’nın hem finansal gücü hem de personeli mevcut. Bu sorunları İçişleri Bakanlığı rahatlıkla çözebilir. Çözebilmelidir de. Bu konuyla ilgili onlarca rapor, bir önceki bakanların önüne konuldu. Ali Yerlikaya’nın da muhtemelen bilgisi vardır.
635 ERKEK POLİSTEN 1’İ İNTİHAR EDİYOR
Bir araştırmaya göre; İstanbul emniyetinde erkek çalışanların sayısı 28 bin 520’dir. Yaklaşık 635 erkek memurdan biri intihar etmektedir. İstanbul emniyetinde bayan çalışanların sayısı bin 36’dır. Yaklaşık 250 bayan memurdan birisi intihar ediyor verilere göre. Bu durum bayan memurların erkek memurlara göre yaklaşık 2.5 kat daha fazla intihar etmiş olduklarını gösteriyor.
Yine polis içindeki intiharların sık sık meydana gelmesinden dolayı İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişlerince rehberlik ve Danışma bürosu verilerine dayanılarak hazırlanan raporda, İstanbul Emniyet Müdürlüğü personelinden 9 amir,164 polis memuru, 10 sivil memur ve 132 yardımcı hizmetli olmak üzere toplam 315 personelin psiko-sosyal sorunları olduğu, 315 personel arasında 5’nin intihar düşüncesi içerisinde olduğu tespit ediliyor.
Bu rapor da gösteriyor ki, polisin meslekten kaynaklanan ciddi bir sorunu vardır tedavi dilmezse ileride daha büyük sorunları beraberinde getirecektir ne yazık ki.
Hem resmi veriler hem de sosyal etkiler dikkate alındığında intiharların birkaç sebebi var. Bunun temelinde polislerin uygun ortam ve zeminde yaşama imkanının olmaması yer alıyor.
Özellikle belirli bir maaş skalasında hayatını devam ettirmek zorunda kalan polis memurları, büyük şehirlerdeki yüksek kira ücretleri ve fahiş fiyatlardan dolayı sosyal bir çevre kuramıyor. Bunun yanında polislerin cumartesi ya da Pazar gibi haftalık sabit bir izninin olmamasından kaynaklı da ailelerde bazı sorunlar baş gösteriyor.
Araştırmaya göre en fazla intihar vakası Çevik Kuvvet Polisleri ve korumalarda yaşanıyor. Sabahın erken saatlerinde muhtemel geçiş güzergahlarında görevlendirilmeleri ve bunun gün boyu devam etmesinden kaynaklı travmalarda ileriki yıllarda sorunlara neden oluyor.
Sorunlara bütüncül baktığımızda küçük bir eylemle ilgili adım atılmadığı için zamanla büyük bir dağ haline geliyor. Bunun önüne geçilmesi için de artık İçişleri Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı acil adım atmalı. Öncelikli kronik bazı sorunların çözümü için girişimler başlatılmalı. Çalışma koşulları esnetilmeli, hafta bir gün izin verilmeli ve amirlerin mobbing uygulamasına karşı da caydırıcı adımlar atılmalı. Öncelikli bunlar çözülürse polisler de rahat bir nefes alır. Aksi durumda evdeki sorunun işe, emniyette yaşanan travmaların da evlere taşınması halinde ciddi aile dramları yaşanmaya devam edecek.
Burada sorulması gereken tek soru var: Çözüm mü istiyoruz, yoksa sorun mu? Bütün mesele burada.