(The Turkish Post) – SERHAT AKINCI, DUBAİ
Almanya’nın Köln şehrinde görmeye alıştığımız, dünyada “sweet&snack” şekerleme ve atıştırmalık ürünler fuarının gözdesi ISM Fuar, bu defa Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde açıldı. ISM Middle East adı altında Dubai’de organize edilen fuar, Ortadoğu pazarında üreticiler ile tüketicileri buluşturarak, geniş ticaret imkanları için fırsatlar oluşturuyor.
Almanya’daki gibi geniş katılımcı ve ziyaretçi ağına sahip olmasa da Dubai’deki fuar, Avrupa’dan, Asya’dan ve Uzakdoğu’dan geniş katılımcı profili ve ziyaretçiye sahip. 24 Eylül’de başlayan ve 26 Eylül’de bitecek fuarda 50 farklı ülkeden 500’den fazla katılımcı yer alıyor. Fuara 30 binden fazla ziyaretçi gelmesi hedefleniyor. Türkiye’den şekerleme ve atıştırmalık alanlarında faaliyet gösteren 73 firma da ISM Middle East’de boy gösterdi.
YERLİ ÜRETİCİ, REKABET EDEMEYECEK DURUMDA
Ne acı ve elim bir tablodur ki Türkiye’den fuara iştirak eden üretici ve ziyaretçilerin Türkiye’de gerek sosyal, gerek ekonomi anlamında yaşanan problemlerden dolayı kahir ekseriyeti itibariyle maalesef yüzler gülmüyordu. Hemen hemen herkes Türkiye’de yarının ne olacağına dair derin endişe ve kaygı taşıyordu. İsmini belirtmek istemeyen fuar katılımcısı bir işadamı şunları söylüyor:
“Bırakın yeni pazar, yeni müşteriler bulmayı hali hazırdaki müşterilerimize eskisi gibi mal satamaz olduk. Çoğu müşterimiz Avrupa ve diğer dünya üreticileriyle fiyat mukayesesi yaptıklarında Türk üreticilerin fiyatlarının pahalı olduğundan dem vuruyorlar. Neden? Artan vergiler, yüksek faizli krediler, yapılan zamlar ve yüksek enflasyon oranlarından dolayı maliyetlerimiz çok artınca diğer dünya üreticileri ile rekabet edemeyeceğimiz bir noktaya geldik.
Bunun sebebi de Türkiye’nin özellikle son 10 yıldır yönünü Avrupa’dan daha çok doğuya çevirmesinde ve doğu liderlerinin müstebit yönetimlerinde olduğu gibi, yine birisinin dediği gibi yargıyı siyasetin köpeği haline getirmesinde yatıyor. Türkiye’de 10 senedir hukukun ırzı payimal edildi, zulüm başına adalet libasını giydi maalesef. Ve bunun tabii yansıması olarak ekonomi etkilendi.
Türkiye ekonomisi freni patlamış kamyon gibi uçuruma doğru sürükleniyor. Bizler 5 Nisan kararlarıyla, Anayasa kitapçığı kriziyle bu ülkede ekonomik krizleri derinden yaşadık ama bu sefer gelecek kriz hepsinden çok daha beter olur. Şu ana kadar kepenk kapatan küçük ve orta ölçekli işletmeler, konkordato ilan eden büyük şirketlerle gördüğümüz ekonomik tablo ve yaşadıklarımız fırtına öncesi sessizliği andırıyor daha ortalığı kasıp kavuran fırtına gelmedi. Ve dehşetli fırtına geldiğinde Türkiye’de büyük bir sosyal patlamanın olabileceği endişesini taşıyoruz.
Bütün bunlardan kurtulmanın tek çaresi hükümet yetkililerinin şapkayı önlerine koyarak, özensiz cümleler kurmayarak, ilk önce kendilerinden başlayarak bir iç muhasebe ve murakabe yaparak acil durum eylem planı yaparak, devletin bütün kurumlarında hukukun tecelli edeceği adalete dönülmesi. Yüzünü doğu ülkelerinin müstebit rejimlerinden daha ziyade batıya çevirerek, Avrupa birliğinin istemiş olduğu insan hakları, düşünce ve ifade hürriyeti müktesebatlarına, asgari müşterekte evrensel hukuk normlarına dönmesinde yatar. Türkiye bu cendereden ancak bu şekilde çıkabilir ve kurtulabilir.”
‘ŞİMŞEK’İN TEDBİRLERİ KANSERE KARŞI ASPİRİN KULLANMAK GİBİ’
Yine ekonominin kötülüğünden dem vuran başka bir ziyaretçi ise şöyle konuştu: “Kanser olmuş ve metastaz yapmış bir hücreyi aspirin tedavileriyle, iyileştirmezsiniz. Bu kanserli hücrelerin cerrahi operasyonla temizlenmesi hatta kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi edilmesi gerekir. Mehmet Şimşek’in almış olduğu ekonomik tedbirler kanser olmuş hücreyi aspirin tedavisi mesabesinde kalarak naçar kalıyor. Kanser olan hücre adaletsizlik, hukuksuzluk ve halkın ahlaki değerler sistemi açısından içten içte tefessüh etmesidir. Bu noktadan tedaviye başlamadığınız takdirde, her tedbir ya da ekonomik planlama aspirin tedavisi mesabesinde kalacaktır. Bu bağlamda bir Mehmet Şimşek değil, 100 tane Mehmet Şimşek gelse ekonomiyi düzeltemez. Sorumluluk makamında hükümet yetkililerin kendilerine bakmaları, işaret parmakları hep karşıyı gösteriyorken, başkalarını suçlarlarken, diğer 3 parmaklarının nereye baktığına bakmaları gerektiğini artık idrak etmeleri gerekiyor.”