(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Açık sözlere, şifreli mesajlara bakıldığında Erdoğan ile Bahçeli arasında ‘sıkıntı olduğu’ ileri sürülebilir. Erdoğan, Bahçeli’nin Öcalan çağrısına destek vermedi. Ortağının projesini sahiplenmedi. ‘Terörsüz Türkiye konusunda mutabıkız’ dedi. Bu, ikili arasında ‘sorun olmadığı’ anlamına gelmez. Terörsüz Türkiye’yi kim istemez ki…
Mesele oraya nasıl ulaşılacağı, hangi yolun izleneceği, ne tür yöntem ve politikaların üretileceği… Hedef üzerine ‘mutabık olmak’ kolay, mesele o yolun taşlarını döşerken de ‘mutabık olabilmek’. Kayyım konusunda iki parti mutabık mı mesela? Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşmasında mutabık mı? Umut hakkı konusunda mutabakat var mı?
Bahçeli ‘sözlerinin arkasında’ olduğunu ilan etti. Kayyım atamalarına ve yalnız bırakılmasına rağmen geri adım atmadı. Erdoğan’ın Bahçeli’nin yanında mı? Soru bu. Yanında olsaydı, Bahçeli’nin çıkışlarını ‘hükümet projesine dönüştürmek’ için harekete geçerdi. Ve bundan da ülkenin haberi olurdu. Bahçeli de ‘yalnızlık efkarına’ kapılmazdı.
‘Terörsüz Türkiye’ hedefine uluşmak için Erdoğan’ın yolu farklı, Bahçeli’nin yolu farklı. Erdoğan ‘güvenlikçi politikalardan’ yana, Bahçeli ise Öcalan’ın devreye sokulması gibi ‘yeni yöntemler’ denenmesini savunuyor. DEM ve Öcalan konusunda görüş ayrılığı ekim ayıyla başladı, haftalar geçti, iki taraf da durdukları yerden milim kıpırdamadı.
GÖRÜNTÜ VAR, SES YOK
Soru işaretlerinin yoğunlaştığı sırada Erdoğan ve Bahçeli Beştepe’de bir araya geldi. İkilinin her sıkıntılı dönemde buluşması alışkanlık oldu. Görüşme bir saat sürdü. Zirveden sadece ‘fotoğraf paylaşıldı’. Görüntü var ama ses yok. Ne konuştular? Anlaşabildiler mi? Bahçeli’nin ‘arkasında durduğu sözlerine’ ilişkin Erdoğan ne tür değerlendirme yaptı? Terörsüz Türkiye hedefine hangi yoldan hangi yöntemlerle gidileceği konusunda mutabakata varabildiler mi? Bahçeli’nin yalnızlığı giderilebildi mi? Efkarı dağıtılabildi mi?
Maalesef hiçbir açıklama yok. Kulis bilgisi ara ki bulasın… Kamuoyunun zihnindeki sorular varlığını aynen koruyor. Bahçeli, gazetecinin sorusuna atarlandı, cevap vermedi. Zirveden de soru işaretlerinin en azından bir kısmını bertaraf edecek açıklama yapılmadı. Demokratik bir sistemde iletişim kanallarının bu kadar kapalı tutulması doğru mu?
Türkiye güya açık toplum… AK Parti iktidarı ‘şeffaflığa’ güya önem veriyor. İki satırlık açıklama neden yapılmaz? Her türlü komplo teorisine ve akla ziyan senaryolara neden zemin hazırlanır? Gazeteci, siyasetçi nasıl yorum yapacak? Erdoğan ile Bahçeli arasındaki ilişkinin sıhhati sadece partilerini değil herkesi ilgilendiriyor. ‘Sorun çözüldü’ diyemezler miydi? Yok, ne yazık ki elde fotoğraf dışında hiçbir veri yok.
FOTOĞRAFIN ANLATTIĞI…
Fotoğrafa bakacak olursak… Bahçeli son derece yorgun ve bitkin görünüyor. Istırap çeken biri gibi. Sanki buluşmadan memnun değil. Yüzü asık, morali bozuk. Erdoğan’ın da görüşmeden pek memnun kalmış hali yok. Yüzünden sıkıntılı olduğu sonucu çıkarmak bile mümkün. Yorucu bir yurtdışı seyahatinden döndü. Onun bitkinliği olabilir. İki ortağın buluşması yüzlere olumlu yansımalıydı. Muhtemelen görüntüler görüşme başlamadan çekildiği için içeriğini yansıtmaz elbette. Yine de fotoğrafın dilinden ben ‘pozitif sonuçlar’ çıkaramadım.
Herkesin sonucunu merak ettiği ‘zirveden ne çıktı?’ sorusuna cevap verememenin sıkıntısı içindeyim. Taraflar kamuoyunun merakını giderecek açıklamalar yapmazsa ‘komplo teorilerine’ davetiye çıkarırlar. Nitekim çıkarıyorlar. Gazetecinin sorusuna öfkelenir cevap vermezsen, zirve hakkında sessizliğe bürünürsen, kusura bakma ama ‘eleştiriyi hak ediyorsun’ demektir. Bu kapalı yönetim biçimi ne cumhuriyetin ruhuyla ne de demokrasiyle bağdaşır.