(The Turkish Post) – Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 6 Şubat’ta Maraş’ta gerçekleşen depremlerle ilgili ‘Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirmesi Raporu’ hazırladı. Depremlerin ekonomik zararı yaklaşık 2 trilyon lira (103,6 milyar dolar) olarak hesaplandı. Bu rakamın 2023 yılı milli gelir beklentisinin yüzde 9’una denk geldiği kaydedildi.
Raporda bu depremlerin 1999 Marmara Depremi’nden yaklaşık 6 kat daha fazla maddi hasar ve kayba yol açtığı belirlendi.
Raporun özet kısmında şu tespitler yer aldı:
BÖLGEDEKİ TOPLAM BİNA SAYISI YAKLAŞIK 2,6 MİLYON
“6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye saati ile 04:17’de ve 13:24’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan Mw7.7 (odak derinlik=8,6km) ve Mw7.6 (odak derinlik=7km) büyüklüklerinde iki deprem meydana gelmiştir. 20 Şubat 2023 tarihinde de Türkiye saati ile 20:04’te merkez üssü Hatay Yayladağı olan Mw6.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Söz konusu depremler toplamda 11 ilde büyük yıkımlara yol açmıştır. Bu depremler şiddet ve kapsadığı alan açısından bakıldığında yakın tarihte eşi benzeri olmayan felaketlerdir. Nitekim yaşanan depremler sonucunda 48 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, yarım milyondan fazla bina hasar görmüş, iletişim ve enerji alt yapısı zarar görmüş ve önemli maddi kayıplar oluşmuştur. Depremden etkilenen 11 ilin toplam nüfusu, 2022 yılı için 14.013.196 kişi olarak kaydedilmiştir. Bu nüfus, ülke demografisinin yüzde 16,4’üne tekabül etmektedir. Bu nüfusun 13.553.283 kişisi (toplamın yüzde 96,7’si) il ve ilçe merkezlerindeki ikamet ederken, kalan kısım belde ve köylerde yaşamaktadır (459.913 kişi ve toplamın yüzde 3,3 – büyükşehirlerin kırsal mahallelerdeki nüfus hariç). Ayrıca deprem bölgesinde 1.738.035 kişi geçici koruma kapsamında ikamet eden göçmen nüfustur. 2021 yılı verilerine göre 11 ili kapsayan afet bölgesinde 3,8 milyon kişi istihdamda olup bölge istihdamının ülke istihdamı içerisinde payı yüzde 13,3’tür. Çalışanların 2,3 milyonu kayıtlı, 1,5 milyonu ise kayıt dışı çalışmaktadır. Afet bölgesi genelinde istihdamın kayıt dışılık oranı yüzde 39 seviyesindedir. Bölgedeki toplam bina sayısı yaklaşık 2,6 milyondur. Söz konusu bina stokunun yaklaşık yüzde 90’ını mesken, yüzde 6’sını işyerleri ve yüzde 3’ünü kamu binaları oluşturmaktadır. Depremden etkilenen 11 ildeki konut sayısı 2022 yılı itibarıyla 5,6 milyon düzeyinde olup Türkiye genelindeki toplam konut stoku içindeki payı yüzde 14,05 düzeyindedir. Bölgede ağırlıklı üretim faaliyetleri sırasıyla, hizmet, sanayi ve tarım sektörlerindedir. Depremden etkilenen illerin 2021 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıladan (GSYH) aldığı pay yüzde 9,8’tir. Yaklaşık 79 milyar dolar büyüklüğünde milli gelir bu bölgede oluşmaktadır.”
11 İLİN 2022 YILI İHRACATI İÇERİSİNDEKİ PAYI YÜZDE 8,6
“Bölgenin fert başına milli gelir seviyesi Türkiye ortalamasının belirgin olarak gerisindedir. Söz konusu yıl verileri dikkate alındığında, depremden etkilenen 11 ilin ortalama kişi başına GSYH’sı 5.924 dolar olarak hesaplanmaktadır. 2021 yılında Türkiye genelinde kaydedilen yüzde 11,4 oranındaki ekonomik büyümeye depremden etkilenen 11 ilin katkısı 0,98 puandır. Depremden etkilenen 11 ilin 2022 yılı ihracatı içerisindeki payı yüzde 8,6’dır. Gaziantep, toplam ihracat içerisindeki yüzde 4,4’lük payı ile öne çıkmaktadır. Gaziantep ülke genelinde en fazla ihracat gerçekleştiren altıncı ildir. Hatay, Adana ve Kahramanmaraş sırasıyla yüzde 1,6, 1,2 ve 0,6 düzeyinde pay almaktadır. Depremden etkilenen 11 ilin 2022 yılı ithalatı içerisindeki payı ise yüzde 6,7’dir. Gaziantep ve Hatay, toplam ithalat içerisinde sırasıyla yüzde 2,3 ve 2,1 düzeyindeki payları ile öne çıkmaktadır. 2022 yılı Türkiye genelinde toplam tekstil ürünleri ihracatı 14,2 milyar dolar seviyesindeyken, afet bölgesindeki illerin ihracatı 5 milyar dolar seviyesinde olup 11 ilin toplam tekstil ürünleri ihracatındaki payı yüzde 35 düzeyindedir. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) sınıflandırmasına göre sektörel bazdaki ihracat incelendiğinde ürün ya da sektör özelinde toplam ihracattan aldıkları pay bakımından halı, hububat – bakliyat, meyve-sebze (yaş, kuru) ve mamulleri, tekstil ve hammaddeleri, deri mamulleri, çelik ve mobilya, kâğıt ve orman ürünleri ön plana çıkmaktadır. Bu raporda, depremin yol açtığı kayıp ve hasarların boyutu ortaya konulmaktadır. Ağır insani kayıpların yanı sıra, fiziki varlıklarda oluşan hasarlara, kayıplara ve ihtiyaçlara ilişkin tespitler yapılmıştır.
‘DEPREM DİRENÇLİ KENTLERİN’ ÖNEMİ
“Bölgede gerçekleşen depremler, depreme dirençli kentler ve alt yapılar kurulmasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Depremlerde yaşanan ağır insani kayıpların yanı sıra zarar gören fiziki sermaye oldukça maliyetlidir. Şehirlerin tekrar faaliyete geçmesi için harcanacak kaynakların yükü de oldukça ağırdır. Bu kapsamda, raporda depreme dirençli yerleşim alanlarının ülke genelinde yaygınlaşması için bir dizi kurumsal ve yasal değişiklik önerilmiştir. Ayrıca, raporda söz konusu tedbirlerin doğru uygulanmasında azami titizliği ön plana alan ve tüm paydaşların (vatandaş, yerel yönetimler, kamu kurumları, meslek odaları, akademik çevreler vs.) işbirliğine dayanan afet risklerine karşı dirençliliğin artırılması için sistemsel değişiklikler önerilmektedir.”
EN BÜYÜK YÜK YÜZDE 55’LE KONUT
“Depremin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükü içerisinde en önemli bileşenini yüzde 54,9 oranıyla konut hasarı oluşturmaktadır (1.073,9 milyar TL/56,9milyar dolar). İkinci ağırlıklı hasar kalemi ise kamu altyapısı ve hizmet binalarındaki yıkımdan oluşmaktadır (242,5 milyar TL/12,9
milyar dolar). Konut hariç özel kesim hasarı ise (222,4 milyar TL 11,8 milyar dolar) bir diğer önemli hasar kalemidir. Bu kalem içerisinde imalat sanayii, enerji, haberleşme, turizm, sağlık ve eğitim sektörleri, küçük esnaf ile ibadethanelere ilişkin hasar yer almaktadır. Ayrıca, sigortacılık sektörü kayıpları ve esnafın gelir kayıpları ile makroekonomik etkiler dikkate alındığında, depremin yol açtığı felaketin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 2 trilyon TL (103,6 milyar dolar) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu büyüklüğün 2023 yılı milli gelirinin yaklaşık yüzde 9’una ulaşabileceği öngörülmektedir.”