(The Turkish Post)- KAMİL ASLAN
Tüm dünya hafta sonu Hamas’ın İsrail’de bir müzik festivalinde eğlenen sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırıyı konuşuyor. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu alana bombalı saldırıda bulunan Hamas militanları, yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Söz konusu canlı bomba eyleminin ardından İsrail parlamentosu Gazze’ye yönelik savaş kararı aldı. Yaklaşık beş gündür de şehir adeta canlı bir cenazeye dönmüş durumda. İsrail hem havadan hem de karadan şehri bombalamaya, sivil asker demeden yüzlerce kişiyi öldürmeye devam ediyor.
Birkaç gün önce sitemizin yazarlarından Serhat Akıncı’nın, ‘Müslüman terörist, terörist de Müslüman olmaz’ şeklinde harika bir yazısı vardı. Yüce dinimizin bir canlıya verdiği öneme dikkat çekmişti. İşin püf noktası da oradaydı aslında. Kendini Müslüman olarak adlandıran her kim olursa olsun, bir canlıya zarar veremezdi. Bu canlının dini, ırkı, cinsiyeti ve mezhebinin bir önemi de olamazdı. Ne var ki, kendini Müslüman olarak pazarlayan bir grup, sivil insanlara zarar veriyor. Ve buna da kılıf olarak yüce dinimizi gösteriyordu. Kimse kusura bakmasın. amasız, fakatsız bu saldırıyı kınamayan her birey inancını yeniden sorgulamalı. Burada öldürülen insanların ellerinde silah ve patlayıcı olmadığı halde, hangi inanca ya da düşünceye sığınılarak zarar veriliyor. Bunun izah edilmesi gerekiyor. Ancak sığınılacak hiçbir açıklama yok ne yazık ki.
Şimdi dünya ‘Müslümanların’ İsrail’de sivillere yönelik katliam yaptığını iddia ediyor. Yabancı hangi basın yayın organına baksanız, sorgulama şekli hep aynı. Şimdi sorgulama zamanı. Hamas denen bir yapı, İsrail’de sivillere yönelik bir katliam yaparak İslamiyet’e zarar mı verdi yoksa fayda mı? Cevap kocaman bir ZARAR… Bundan sonra Avrupalı gençlere İslamiyet’i nasıl izah edeceksiniz. Bundan sonra İslam alimleri gece gündüz bunun cevabını aramalı. Umarım bulurlar.
Şimdi gelelim Türkiye cephesine… Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, Filistin-İsrail çatışmasına yönelik geçtiğimiz günlerde bazı değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilişkin açıklamasını eleştirdi Davutoğlu, Erdoğan’ın ‘itidal’ çağrısına tepki göstererek konuşmanın, tarihe bir kara leke olarak geçeceğini söyledi. Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar sonrasındaki açıklamasının suya sabuna dokunmadığını ve hayal kırıklığı yarattığını söyledi.
Kendisi ise Hamas’ı açıktan destekledi. Yani yaptığı değerlendirmelerde Hamas’ın saldırısını kınadı ama… Devamında İsrail’in eylemlerinin çok çetin olduğuna vurgu yaptı. Ancak Davutoğlu’nun eleştirileri tamamen yersiz ve hamaset kokan ifadeler. Kendisi öncelikli olarak Suriye iç savaşının yaşandığı dönemin Dışişleri Bakanı olduğunu unutmamalı. Onun ‘stratejik derinlikli’ düşüncelinin sonucu olarak Türkiye yaklaşık on yıldır bir mülteci sorunu yaşıyor. Bu sorun da kısa zaman diliminde çözülecek gibi görülmüyor.
Ne var ki Erdoğan’ın ve hükümetin ‘itidal ve çözümcü’ yaklaşımı sonuna kadar doğru. Türkiye söz konusu çatışma sürecinde ‘arabulucu’ rolü elinden bırakmamalı. Çünkü ipin ucu sorunlu bir değnek gibi duruyor. Hem İsrail hem de Filistin halklarının selameti açısından Türkiye arabulucu rolünü iyi işletmeli. Sınır ülkeler ve AB gibi etkin yöneticiler devreye konulmalı. Kanayan yara daha fazla kan kaybetmeden sorun itidalli bir yöntemle çözüme kavuşturulmalı.
Aksi durumda Filistin halklarının olası bir göç dalgasının hedefi yine Türkiye kesinlikle olmamalı. Birileri de Ahmet beye artık eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan olmadığını yavaşça kulağına fısıldamalı. Sırtında küfe taşımadan siyasi hamaset yapmanın artık zamanının geçtiği kendisine hatırlatılmalı. Ve Erdoğan’ın sorunun tarafı olmadan, itidalli bir şekilde çözümcü yaklaşımı kesinlikle desteklenmeli. Yoksa bedeli hem Türkiye hem de bölge halkı açısından çok ağır sonuçlar doğurabilir. Bizden uyarması…