(The Turkish Post) – Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerde 50 bin yurttaş hayatını kaybetti. Evini, ailesini kaybeden yüzbinlercesinin ise travmaları sürüyor. CNN Türk Özel Haberler Şefi Fulya Öztürk 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinin ardından bölgeden yaptığı yayınlarla hafızalarda yer edindi. O günden beri saçlarında beyazların arttığını anlatıyor. Yalnız kalmaktan korktuğunu söyleyen Öztürk, bölgeye gittiğinde ‘Biz herhalde öldük, kıyameti yaşıyoruz’ diye düşündüğünü anlatıyor.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin ilk gününden beri bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışan Fulya Öztürk, Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı’nın ev sahipliği yaptığı Stratcom’un düzenlediği Afet İletişim Forumu’nda katıldı. Afet Hattı’nda Medya panelinde konuşmacı olarak yer aldı.
Başkent Gazetesi’nden Nursel Dilek’e yaşadıklarını anlatan Öztürk, deprem bölgesinde görev yapan yüzlerce gazeteciden sadece biri… Ancak onu diğerlerinden ayıran bir nokta var ki tam 63 gündür orada Fulya Öztürk. Bölgede en uzun süre görev yapan Öztürk, o günden beri bedeninde müthiş bir ağırlık hissi olduğunu söylüyor. Saçlarının beyazladığını, vücudunun acıya değişik reaksiyonlar verdiğini dile getiriyor.
‘BİZ HERHALDE ÖLDÜK DİYE DÜŞÜNÜYORUM’
Bölgeye gittiğinde ‘Biz herhalde öldük, kıyameti yaşıyoruz’ diye düşündüğünü dile getiren Fulya Öztürk, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Adıyaman’da otelin önüne gittiğimde vatandaşlar bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Bende yayın yapmak istiyorum, anlatmak istiyorum ama sinyal yok. O çok zoruma gitti. Bütün acıları, eksikleri görüyorsun ama anlatamıyorsun.”
Kahramanmaraş’ta da benzer manzara ile karşılaştığını söyleyen Öztürk, “Çığlıklar, feryatlar, şehri terk edenler, benzin kuyrukları. Yani var ya dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmadı” diyor.
‘MONTUM ASİNEN KOKUYU DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUM’
6 Şubat’tan beri hep kendini oyaladığını dile getiren Öztürk, hislerini şöyle aktarıyor: “Yalnız başıma kalmaktan korkuyorum. Benim arabamda bebek öldü. İkinci depremde kaçmasam ölüyordum. O kadar çok şey var ki hangi birini düşüneyim. Montumu temizletmeye verdim ama bir daha bakmak istemiyorum. O kokuyu hatırlamak istemiyorum.”
Öztürk, kendisini sarsan olayı da şöyle anlattı: “Enkazdan bir bebek çıkardılar, babası yanıma koştu. ‘Beni hastaneye götür.’ dedi. ‘Yol bilmiyorum ambulans yok, bizim arabaya gel.” dedim. Bebeği aldık, babasının kucağında ölmüş gibiydi. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum. O an ambulans olmak istedim, doktor olmak istedim.’ Şimdi artık telefonumda çektiğim bir sürü fotoğraf, görüntü var ama bakmıyorum bakamıyorum. 6 Şubat’a gitmiyorum.”
Antakya’nın uzağındaki köylerde ilçelerde sıkıntıların sürdüğüne işaret eden Öztürk, “Hava Hatay’da ısındı çoktan. Artık yazlık kıyafetlere ihtiyaç var. Sandalet, terlik, yazlık penye, eşofmana ihtiyaç var” diye konuşuyor.