(The Turkish Post) – Araştırmacılar, günümüz Guatemala’sında milattan önce 1000 yılına tarihlenen ve ‘dünyanın ilk otoyol sistemi’ olarak tanımlanan ve birbirine bağlanan yaklaşık 180 kilometrelik Mayalar’a ait otoyol ağı keşfetti.
Ormanın kalın ağaç örtüsü ve çalılıklara rağmen altta kalan yapıları tespit etmek için kullanılan yeni ‘LIDAR’ teknolojisiyle ortaya çıkarılan yol ve 417 yerleşim birimi, araştırmacılara göre karmaşık bir ekonomik, sosyal ve politik sisteme sahip oldukça gelişmiş bir uygarlığın kanıtı.
Büyük yollara ve şehirlere ek olarak, bir dizi törensel bina, tarımsal altyapı ve hatta hidrolik sistemler, Orta Amerika’nın eski Maya uygarlığının bugüne kadar yapılan araştırmaların aksine, bilindiğinden çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın baş yazarı Richard Hansen, çığır açan keşiften önce, çoğu bilim insanının yalnızca bölgede yaşayanların ‘mısır eken göçebe kabileleri’ olduğuna inandığını söyledi. Maya odaklı kar amacı gütmeyen Antropolojik Araştırma Vakfı’nın da başkanı olan Hansen, “Artık Klasik Öncesi dönemin, dünya tarihindeki en büyük binalardan bazılarının bu dönemde inşa edildiği, olağanüstü karmaşıklık ve mimari gelişmişlik dönemi olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Keşfin Amerika tarihi üzerindeki mevcut görüşleri değiştirmek konusunda ‘oyun değiştirici’ olduğunu söyleyen Hansen, ‘hiç bilmediğimiz koca bir insanlık tarihi cildini’ ortaya çıkardıklarını belirtti.
Araştırmacılar, söz konusu döneme ait eserlerin, daha sonra devam eden yapılaşma nedeniyle gömülü kalmış olabileceği görüşünde.
‘Maya Ovalarında bugüne kadar yayınlanan en büyük LiDAR araştırmalarından birine giriş’ olarak tanımlanan çalışma, Orta ve Geç Preklasik dönemlere ait arkeolojik alanların bulduğu ‘775’ten fazla antik Maya yerleşimi ve çevrede 189 alanı daha ortaya çıkardı’.
Bunlara ek olarak, bölgenin anıtsal mimarisi, tutarlı mimari formatları, alan sınırları, su yönetimi/toplama tesisleri ve 177 kilometrelik yükseltilmiş ‘Preclassic geçitleri’ gibi yapılar da, Mayaların ‘daha alt düzey yönetimlerin örgütsel yeteneklerini aşan işgücü yatırımlarına sahip olduğunu’ gösteriyor.
Araştırmacılar, yerleşimlerin miktarı ve dağılımı ile mimarlıktaki sürekliliklerin ‘belirli bir coğrafi bölgede erken merkezileştirilmiş idari ve sosyo-ekonomik stratejiler için kanıt sağladığını’ söylüyor.