(The Turkish Post) – Dünya ekonomisi için 2022, pandemi krizinden çıkış, yaraları sarma ve toparlanma yılı olacakken, Ukrayna savaşının da katkısıyla, hemen her alanda 2023’e de sarkması beklenen olumsuzluklar birikerek küresel resesyon tehlikesi yarattı. Ipsos’un 29 ülkede gerçekleştirdiği ankete katılanların yüzde 49’u yaşadıkları ülkenin ekonomisinin resesyonda olduğunu düşünüyor.
Ankete katılan Türk vatandaşların yüzde 74’ü, “Yaşadığınız ülkenin ekonomisinin şu anda resesyonda olduğunu düşünüyor musunuz” sorusunu, “evet” diye yanıtladı. Ipsos’un anketine göre, vatandaşların yüzde 74’ü ülke ekonomisinin resesyonda olduğunu düşünürken, yüzde 9’u bir fikri olmadığını belirtti.
Türk vatandaşlarının yüzde 17’si ise ülke ekonomisinin resesyonda olmadığını ifade etti. 29 ülkede gerçekleştirilen ankette, ilk sırada Güney Kore yer aldı. Korelilerin yüzde 79,8’i ekonomilerinin resesyonda olduğuna inanıyor. Macarlar ikinci sırada yer alırken Türkler, yüzde 74 ile üçüncü sırada bulunuyor. Hollanda vatandaşlarının yalnızca yüzde 25’i kendi ülkelerinin resesyona olduğunu düşünerek son sırada yer aldı. Türkiye, teknik olarak resesyonda bulunmuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülke ekonomisi 2022’de yüzde 5,6 büyümüştü. İlk çeyrekte büyüme oranı yüzde 7,3, ikinci çeyrekte büyüme oranı yüzde 7,6, üçüncü çeyrekte büyüme oranı yüzde 3,9, son çeyrekte ise yüzde 3,5 olarak açıklanmıştı. 2023’ün ilk çeyreğine ilişkin büyüme oranı, 31 Mayıs’ta açıklanacak. Beklenti, büyüme oranın yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmesi yönünde.
Resesyon Nedir?
Resesyon, bir ülkenin ekonomik faaliyetlerinde en az altı ay süreyle gerileme yaşanması nedeniyle reel gayri safi yurt içi hasılanın düşmesi, ekonomik faaliyetlerde duraklaması, negatif anlamda istikrarlı bir konjonktür dalgasında doruğu izleyen reel ekonomik faaliyet düzeyinde ılımlı daralma aşamasıdır. Ekonomideki daralma ılımlı değil şiddetli olursa buna depresyon denmektedir.
ÜLKE EKONOMİLERİ NEDEN RESESYONA GİRER?
Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi,
Kişibaşına düşen milli gelirin durağan ve gerileyen haline dönüşmesi,
İşsizliğin artması,
Ekonomik faaliyetlerin duraklaması ve gerilemesi,
Üretim faaliyetlerinin düşmesi, gibi sonuçla ülkelerin resesyona girmelerindeki en temel sebepleri oluşturur.
Resesyon, makro ekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyodda arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Uzun bir resesyon ekonomik çöküş olarak nitelendirilir.
Durgunlukla mücadelede kamu harcamaları siyaseti, ekonominin tam çalışma düzeyinde balansa kavuşabilmesi için özel harcamalardaki yetersizliklerin, kamu harcamaları ile giderilmesi neticesini doğurmaktadır. Bu tür bir politika ile milli gelir düzeyinin düşmesi önlenmiş, özel sektör harcamalarının azalmasına mani olunmuş ve ekonomideki daraltıcı güçler ortadan kaldırılmaya çalışılarak genişleme sürecine sokulmuş olacaktır.
Durgunlukla mücadelede, kamu harcamalarını aynı düzede bırakarak vergileri azaltma yoluna gidilebilmektedir. Vergileri azaltma politikasının etkinliği için verginin konusunun geniş olması gerekir ki vergi indirimlerinden daha çok kişi istifade ederek, kullanılabilir gelir artarak kişilerin tüketim ve yatırım harcamalarında artış sağlanabilecektir.