(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Türkiye, tarihte birçok büyük deprem yaşamış ve her seferinde ağır can kayıpları ve yıkımlar ile karşı karşıya kalmış bir ülke. Ancak, 2023 Kahramanmaraş depremlerinin ardından bile, depreme karşı alınan önlemler ve yapılan hazırlıkların hala yeterli olmadığı açıkça görülüyor.
Can kayıplarının boyutu, bu gerçeğin acı bir hatırlatıcısı oldu; ama buna rağmen, deprem riski ciddi bir şekilde ciddiye alınmıyor. Türkiye’nin bu önemli tehlikeye karşı daha etkili ve kalıcı önlemler alması gerektiği her geçen gün daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.
BÜYÜK CAN KAYBI, BÜYÜK İHMALLER
2023 Kahramanmaraş Depremleri, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en büyük felaketti. 50.000’den fazla insanın hayatını kaybettiği ve milyonlarca kişinin evsiz kaldığı bu felaket, ülkenin deprem gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak bu acı tablo, depreme karşı gerekli önlemlerin alınmadığını da açıkça ortaya koydu.
Türkiye’deki pek çok bina, depreme dayanıklı değil ve büyük şehirlerdeki eski yapı stoğu, can güvenliğini tehdit ediyor. 1999 Marmara Depremi’nin ardından birçok düzenleme yapılmış olsa da, bu düzenlemelerin etkili bir şekilde uygulanmaması, depremlere karşı alınacak önlemleri zayıflatıyor. Depremin yıkıcı etkisi, sadece yapısal zayıflıkların değil, aynı zamanda denetim eksikliklerinin ve politikaların da etkisiyle büyüdü. Bu, Türkiye’nin depremle mücadelesinde büyük bir ihmali ve yetersizliği gösteriyor.
YASAL BOŞLUKLAR VE HÜKÜMETİN ZAYIF TUTUMU
Deprem yönetmeliklerinde ve yapı denetimlerinde hala önemli boşluklar bulunuyor. Türkiye’de yapılaşma hızla devam ederken, denetimlerin zayıf olması ve inşaat ruhsatı verilen binaların çoğunun deprem güvenliğine uygun olmaması, halkın can güvenliğini tehdit ediyor. Hükümetin depreme hazırlık konusunda yaptığı açıklamalar ve uygulamalar sıklıkla gündem olsa da, bu adımların çoğu yeterince etkili ve kalıcı değil. İmar affı gibi düzenlemeler, riskli yapıların hukuken korunmasına yol açarken, bu tür yapıları güçlendirmek için atılacak somut adımlar ise sınırlı kalıyor.
Afetlere karşı devletin alacağı önlemler, yalnızca seçim dönemi öncelikli hale geldiğinde değil, sürekli olarak uygulanmalıdır. Ancak Türkiye’de bu konuda siyasi ve toplumsal kısa vadeli çıkarlar, uzun vadeli çözümler yerine tercih ediliyor. Deprem gerçeğini unutan, ihmallerle büyüyen bir kültür, can kayıplarına yol açmaya devam ediyor.
YEREL YÖNETİMLERİN SORUMLULUĞU VE GÖREVLERİ
Yerel yönetimlerin depreme karşı alınacak önlemlerdeki rolü kritik. Ancak belediyelerin çoğu, kentsel dönüşüm projelerini yürütmekte yavaş kalıyor ve deprem riski taşıyan bölgelerde yapısal güçlendirmelere gereken önemi vermiyor. Yerel yönetimler, depremden korunmak için atılacak adımlar konusunda halkı eğitmeli ve yapıların güvenliğini denetlemeli. Kentsel dönüşüm projeleri ise, sadece yenilikçi değil, aynı zamanda afetlere dayanıklı yapılara dönüştürülmeli. Fakat, bu süreçlerde denetim eksiklikleri ve uygulama yavaşlıkları, büyük felakete yol açabiliyor.
TOPLUMUN DEPREM KORKUSU VE GÖÇ EDİLEN BÖLGELER
Türkiye’nin büyük şehirlerinde yaşayan halk, depreme karşı duyduğu korkuyu her geçen gün daha fazla hissetmeye başlıyor. Özellikle İstanbul gibi büyük metropoller, aktif fay hatları üzerinde yer alıyor ve yapı stoğunun büyük bir kısmı, depreme dayanıklı değil. Son yıllarda, özellikle İstanbul’dan başka şehirlere göç etme eğilimleri artıyor. Deprem korkusu, birçok kişinin yaşamını daha güvenli bir ortamda sürdürmek adına büyük şehirlerden uzaklaşmasına neden oluyor. Bu da, sadece büyük şehirlerdeki riskin arttığını değil, aynı zamanda depremle mücadelede atılacak adımların yetersizliğini gösteriyor.
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Deprem, Türkiye için kaçınılmaz bir gerçektir ve bu gerçekle yüzleşmek, sadece afet anında değil, her an almak gereken bir sorumluluk. Yasal boşlukların kapatılması, yapı denetimlerinin daha sıkı hale getirilmesi ve kentsel dönüşüm projelerinin hızla uygulanması gerekmekte. Ayrıca, depreme dayanıklı yapılar inşa edilmesi ve toplumsal bilinçlendirme çalışmaları, deprem riskini en aza indirebilir.
Devletin, depremle mücadelede etkin bir strateji oluşturması, yerel yönetimlerin sorumluluğunu yerine getirmesi ve halkın bilinçlendirilmesi elzemdir. Toplumun her bireyi, depreme karşı nasıl önlem alması gerektiğini öğrenmeli ve devlet bu süreçte halkı doğru şekilde yönlendirmeli.
Türkiye, her büyük deprem felaketi sonrası toparlanmaya çalışırken, bu sefer depreme karşı daha güçlü, hazırlıklı ve bilinçli bir toplum inşa etmek zorunda. Zira, depremler sadece doğal afetler değil, aynı zamanda ihmallerin, zayıf politikaların ve eksik önlemlerin faturası. Artık bu faturayı ödememek için zaman kalmadı.