(The Turkish Post) – ASLI GÜNEY
Sonradan söyleyeceğimi daha ilk cümlede dile getirmek istiyorum. İnanır mısınız, Türkiye’de kamuoyuna düşen vakaları duydukça, okudukça midem altüst oluyor. Her gün bir köşeden mide bulandıran olaylar ortaya çıkıyor. Ancak Türkiye’de hukukun teminatı olarak gördüğümüz savcılarımızdan maalesef aynı duyarlılığı göremiyoruz. Tabii ki dile getirilen her iddiayı inceleme ve araştırmalarını kimse beklemiyor. Ancak kamuoyuna mal olmuş bazı kritik olaylarla ilgili resen de olsa soruşturma başlatmaları kamuoyunun beklentisi.
Gelelim şimdi asıl konuya. Alanım hukuk olduğu için, beni ilgilendiren temel konu hukukun esas alınması. Onun dışında tabii ki suç kesinleştiği ana kadar, kim olduğuna bakılmaksızın suçlu ilan edilemez. Kişilik haklarına ve ailesinin rencide olmaması için gerekli bütün titizlikler gösterilmeli. Özellikle iddia olunan kişiler birer bürokratsa daha hassas davranılmalı. Ama en azından iddianın olup olmadığını araştırmak da kamuoyunun beklentileri arasında yer alıyor. Ben uzaklardan yazılarımı kaleme alırken, bu kadar hassas olurken maalesef dengim olan hukukçuların görmezden gelmesini kabul edemiyorum.
Ne yazık ki, iddia olunan bütün meselelerin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde olması da ayrı bir garabet. Soylu, görevini devreder devretmez yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, adeta eline bir sihirli değnek almışçasına ülkenin altını üstünü getirdi. İnsan uzaktan bakarken aklına geliyor; bu ülkede bu kadar uyuşturucu satıcısı, organize suç şebekesi ve terör bağlantılı kişiler varken, Soylu beş yıl boyunca ne yaptı acaba? Ben kimseyi suçlayamam. Ama Yerlikaya’nın ortaya çıkardığı vakalara bakıldığında, Soylu döneminin çok da temiz olmadığı aşikar. Ancak iddia edilen vakalar sadece ortaya çıktığı ile kalıyor. Her hangi bir savcılıktan bir suç duyurusu gelmiyor ne yazık ki. O zaman da suç gruplarının iştahı kabarıyor. Bunun son örneği yine Ankara’da yaşanmış. Haber10’dan Ersin Eroğlu’nun haberine göre; Ankara’da tutuklanan Ayhan Bora Kaplam soruşturmasında ortaya çıkan her yeni detay, mafyanın polisle nasıl işbirliği içinde iş yaptığını ortaya koyuyor.
Ayhan Bora Kaplan’ın ‘adamlarından’ biri 9 Kasım’da “gizli tanık” olarak ifade verdi. Gizli tanık, Kaplan soruşturması kapsamında açığa alınan emniyet müdürleri Oben Özay ve Mukadder Kardiyen’in çeteyle ilgili faaliyetlerini anlatmış. Gizli tanığın ifadesine göre; Ankara Emniyet Müdürlüğü eski Asayiş Müdürü Oben Özay’ın nüfuzunu kullandığını ve ‘çökülecek’ mekanlara sıklıkla emrindeki polislere ‘uygulama’ yaptırdığını öne sürdü. Yine iddialara göre; Oben Özay’ın polis memurlarını göndererek uygulama yaptırdığı ve Ayhan Bora Kaplan’dan pay aldığı belirtiliyor. Gizli tanık ifadesine şunları aktarıyor: “Bora Kaplan’ın gayri resmi sahibi olduğu altı adet lokanta vardır. Bu lokantaların isimleri Winner, Winner Plus, Çalkala, IVY, Panderas, Olsun Varsın isimli iş yerleridir. Lokantaların işletme sahipleri S.D., ve C.G., isimli şahıslardır. Bir dönem bu lokantalara polisler sürekli uygulama yapmaktaydı, bunun üzerine Bora Kaplan Emniyet Müdürü olan Oben isimli şahsa bu işyerlerinden elde edilen gelirin bir miktarını düzenli olarak vermeye başladı. Oben isimli müdür kendisine verilen parayı az bulduğu dönemlerde artırılmasını isterdi. Bu anlaşmadan sonra bu iş yerlerine polis uygulaması yapılmamaya başlandı. Bunu dışında Oben isimli müdür duyduğum kadarı ile Klarnet isimli eğlence mekanının Bora Kaplan’dan önceki sahibine uygulama adı altında polis gönderir, baskı yaptırırdı. Bu uygulamayı yapmaya genel olarak Togi lakaplı Tugay isimli polis giderdi.” Gizli tanığın ifadesindeki ikinci isim ise yine Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında açığa alınan Emniyet Müdürü Mukadder Kardiyen. Mukadder Kardiyen’in sevgilisinin ortağını pasifize ettiğini iddia ediyor gizli tanık.
Bakınız burada açık bir suç var. Baştan emniyet müdürlerini tabii ki suçlu ilan edemeyiz. Ancak ortada kocaman bir dağ var. Şimdi gelelim asıl meseleye. İddialara göre; Ankara’nın göbeğinde Asayiş ve Güvenlik Şube Müdürleri bir suça ortaklık ediyor. Ancak bu olaydan ve rüşvet çarkından dönemin Ankara Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı’nın haberi olmayacak. Ankara’da kuş uçsa, herkesin her şeyden haberi olur. Eğer ki olunmuyorsa, ortada bir ortaklık söz konusudur muhtemelen.
Şimdi gelelim son noktaya. Söz konusu ifadeler malum Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda mevcut. Şayet bu ifadeler ortaya saçılmışsa, daha savcılar neyi bekliyor? İddiada bulunanlar belli, mağdurlar belli. Bu kişilerin ifadelerine başvurulması gerekmez mi? Bence daha fazla beklenilmeden, artık bir adım atılsın. Her iddia olunanların da temizlenme hakları var. Şayet iddialar doğru değilse, emniyet müdürleri görevlerine geri iade edilsin. Şayet somut suç unsuru varsa da, mesleklerinden ihraç edilsin. Hukuk bunun için var. Bekleyip göreceğiz. Daha ortaya ne iddialar çıkacak?